Soluk Kıymeti
Birkaç gündür şifayı kaptım. Tıp derslerime çalışayım derken sağlığımı zayi ettim. Tıp derslerinin zorluğu bir söylence gibi dilden dile dolaşır. Bunun gerçekliğini bizzat tecrübe ettim. Bu zorluğun üstüne memleketimden ayrı olduğum için hasret de bindi. Allah’tan imtihanları verip memleketime dönme zamanı gelmişti de nekahet dönemini memleketimde geçirme imkanım olmuştu. Yorucu bir dönemin ardından yarıyıl tatili başlamıştı.
Tatil kelimesi ağzımıza takılmış bir deyiştir. Kelimelere kıymet veren bir dedemin tatil kelimesi hakkındaki sözlerini size aktarmak isterim. Muhabbet ehli dedem, tatil kelimesinin köken itibari ile “atalet”, günümüz deyişiyle “başıboş” anlamına geldiğini söyler. Bundan mütevellit “Kainat, bir an bile başıboş olmazken Müslümanın tatilinin olması abestir.” ikazı beni derinden etkiler. Bu yüzden bu yazıda sözlerimi hemen tashih etme ihtiyacı duydum. Derslerimin dönemleri arasında, atalet anlamına gelen tatilin olmadığını anladım.
Şifayı kaptım demiştim. Memleketime döndüğümde ilk işim doktor kontrollerine gitmek oldu. Doktor, “Bedenini dinlendir, istirahate çekil.” dediğinde bunun bir tatil yani başıboş bırakmak olmadığını hastalığı tefekkür etmem ile anlamıştım. İşte dedeciğimin sözü o zaman zihnimde vuku buldu.
Hastalık insanı tefekküre, teemmüle iter. Hastalığı tefekkür etmek insanı bir konuya yoğunlaştırarak düşünmeye sevk eder. Bir an için sağlığın zeval bulması, fark etmeden aldığımız nefesin ne kadar kıymetli olduğunu gösterir. Her gün yaptığımız işlerin ne kadar kıymetli olduğunu anlatır. Bizim için canlılığını yitirmiş hayatımızı ebemkuşakları ile doldurur. Soluk renkli rutinlerimiz, soluk renkli alışkanlıklarımız, solmuş tefekkürlerimiz, hastayken bir başka açıdan görünür bize. Kıymetini soldurduğumuz her şey hastayken bir soluğun kıymeti kadar nefes olur.
Bazen iki elimi göğsümün üstüne koyar derince bir nefes alırım. Hayat rutinlerimdeki rahmeti anlayabilmek, soluğumun kıymetine varabilmek için kıyam pozisyonuna geçerim. Aldığım nefesi Rabb’ine tevcih etmek için mühim gördüğüm soruları kendime sorarım. Hayat idame ettirdiğim bir şey mi? Hayatın daimiyetini ben mi sağlıyorum, yoksa yalnızca hayatımı ikame mi ediyorum? Namazımda kamet getirirken hayatımı da bu bağlamda mukim bir surette yaşayabiliyor muyum? Her an huzurda olduğumu anlayabiliyor muyum? Bu sorular soluğumun, yaşamımın kıymetini anlatan değerli sorulardır.
Hastalık yalnızca nefesin değil zamanın kıymetini de anlatır. Zaman zaman ihtiyacımız olan bir tefekkür vaktini hastalık sayesinde bize sunar Yaratıcı. Hastalık bir susma ve içe yöneliş anıdır. Ruhumuzun ihtiyacı için verilen zamanlar hastalıkta tefekkür edilir. Bu zaman ile kalbimizde ruhumuzun gıdası olan meyveleri toplama anıdır. Şahs-ı manevinin etkisi ile söylenilen sözler, zaman zaman sükûtlar, zaman zaman eylemler; sizi var kılmış, şahsiyetinizi oluşturmuş ne varsa kendimiz için bunları yeniden gözden geçirmektir. Kendi manevi bütünlüğümüzü sağlayabilmek için Rabb’e el açmaktır. Acziyetimizi anlamakla beraber gelen bir içe dönüştür. Haddini anlayıp, sınırını bilip gücünün yettiği kadarını yapabileceğini anlamaktır. Kendi rûhi bütünlüğünü anlarken sorumlu kılındığı vücudun ve ruhun sağlığı için verilmiş bir vakittir, Allahualem.