Allah'tan Ümit Kesilmez
Birimizin değil hepimizin yüreğine büyük bir acı düştü. Duygularımızı anlatmaya dilimiz dönmedi, sözler kifayetsiz kaldı, hissettiklerimiz kağıtlardan taştı.
Giymeye kıyamadığımız kıyafetlerimizin, tozunu alırken bile itinayla davrandığımız eşyalarımızın, mobilyacı mobilyacı gezip bin bir zorlukla beğendiğimiz koltuk takımımızın, arabamızın, evimizin saniyeler içinde toz duman olabileceğini gördük. Hepsi bir tarafa; var olma vesilemiz anne babamızın, birlikte büyüdüğümüz kardeşimizin, aynı yastığa baş koyduğumuz eşimizin, canımızdan bir parça evladımızın, dost, akraba, komşumuzun, belki daha sevgimizden bile habersiz bir sevdiğimizin ve daha nice kıymetlilerimizin veda bile edemeden aramızdan ayrılabileceğini gördük. Bu gördüklerimiz; hayatta ertelediklerimizi, ihmal ettiklerimizi, geç kalınmışlıkları, sana bana hepimize ölüm olduğunu hatırlattı.
Bunun yanında bire bir ya da ekranlardan şahitlik ettiğimiz kimilerinin enkazdan kurtarılma hikayeleri, kimilerinin şehadetleri dillerimizde aynı zikre sebep oldu: Allahuekber. Normalde yarım saat gözümüzden ayıramayacağımız çocukların, iki saat annesiz duramayacak bebeklerin saatlerce hatta günlerce enkazda kalıp, üstüne toz bile bulaşmadan çıkanlarına şahit olduk. Beş günün sonunda Kur’an-ı Kerim okuyarak tekbirlerle sağ salim enkazdan çıkanları gördük. Akılla değil, ancak kalple açıklanabilecek kurtarılma hikayeleri dinledik. Arama kurtarma ekiplerinden sağlık ekiplerine, enkazdan çıkan yaralıdan onu bekleyen yakınlarına, her anı ekranlardan takip eden milletimize kadar imanı olan herkesin, her kurtuluştaki Allahuekber nidalarıyla hayatın ve ölümün tek sahibine sığındık. Fark etmek için illa bir mucize gerekmiyordu zira hayattaki her şey Allah’ın varlığına bir delildi ama bu yaşadıklarımız bir kalbi olup da görenlerin imanını güçlendirdi. Allah vardı, kural koyucuydu, her şeyin sahibiydi, biz O’(c.c)na teslim olmuştuk.
Allah başımıza bu felaketi verdiyse hikmetini de O(c.c) bilir. Neden diye sorulmaz ama ne yapmalı diye sormamız lazım. Hayat bu kadar kısa, ölüm bu kadar yakınken; geçmişimizi gözden geçirip yaptığım neyi yapmamalı, yapmadığım neyi yapmalı diye kendimize sormak gerek. Geçmişe tövbe edip geleceğe bakmak gerek. Biz bu felakette Allah’tan ümit kesilmeyeceğini, O’(c.c)nun rahmetinin sonsuz olduğunu gördük. Belki namazlarımızı aksatıyorduk, belki hiç kılmıyorduk. Şimdi Allah’ın rahmetine sığınıp namaza sarılma vakti. Belki bir ev uğruna, düştük şaştık faize bulaştık. Şimdi yanlıştan dönme, tövbe etme vakti. Çünkü bin kere düşsek de yine kaldıracak Allah’tır. Belki nefsimize yenik düştük, adını aşk sandık; zinaya yaklaşmanın da haram olduğunu bilemedik. Şimdi yine onun rahmetine sığınıp helal yolu seçme vakti. Belki de ön yargılı davrandık, kötü bildik, Suriyeli bir komşumuzun kapısını hiç çalmadık, bir tebessümü çok gördük. Artık kendi ülkende bile aynı duruma düşmeyeceğinin bir garantisinin olmadığını görüp her Müslüman'a kardeşçe yaklaşma vakti. Çünkü Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır. Anne babamıza davranışlarımızı, karı koca ilişkilerimizi, komşu hakkını, ticaret hukukunu, meslek ahlakımızı ve tüm yaşantımızı gözden geçirip ölünce hesap veremeyeceğim ne var diye düşünme ve tüm yanlışlardan Allah’ın rahmetine sığınma vakti.
Rabbim hayatını kaybedenlere rahmet eylesin. Yakınlarına sabr-ı cemil ihsan eylesin. Yaralılara acil şifalar versin. Cümlemize iman selameti versin. Her karanlığın sonu aydınlıktır, zor günler gelecek güzel günlerin habercisidir. İnanıyorum ki Rabbim bu millete yardım edecek, bugünler de geçecektir.
“Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslüman'sız bırakma Allah’ım!”