Ankara Tıbbiyeliler Kimdir? M. Ali Ekşi ile Söyleşi
Ankara Tıbbiyeliler kimdir, nasıl ve neden bir araya geldi? Amacı, misyonu ve vizyonu nedir?
Ben Hacettepe Üniversitesi mezunuyum. Tıp eğitimindeki ilk üç senem birçok arkadaşım gibi kendi halinde; çevreyi, ortamı tanıyarak geçmişti. Dördüncü sınıf olduğumuzda bir şeylerin ters gittiğinin birbirimizle daha sık görüşmemiz gerektiğinin farkına vardık. İlk üç senede de oturup kalkıyorduk fakat dördüncü sınıftan itibaren düzenli olarak haftalık buluşmaya başladık. Bir şeyler yapmak, kendimizi geliştirmek istiyorduk. Daha önceden bir araya gelmiş birçok hocamızla görüştük, ziyaretlerine gittik.
Ankara’da doğup büyüdüğüm ve İslami camiayla sürekli haşır neşir olduğum için Ankara’daki diğer fakültelerde Allah rızası için toplanan kardeşlerimizden de haberimiz vardı, onlarla da irtibat halindeydik. Tıp fakültesinde kendi aramızda buluşmalarımız oldu. Biz beşinci sınıftayken alt dönemlerimizde de Allah rızası için toplanan bir ekibin olduğunu fark ettik. Bizim onlardan, onların bizden haberi oldu. Bir gece 11-12 gibi aramızda muhabbet ederken böyle bir grubun olduğunu gidip tanışmamız gerektiğini konuşuyorduk. Hiç bekletmedik, hemen gittik bulduk çocukları. Oturduk 1-2 saat konuştuk. Ne yapmak istiyorlar? Dertleri ne? Hacettepe’de neler yapabiliriz? Onlar da kalabalıktı biz de kalabalıktık. Bir araya gelelim fikri doğdu. İftarlar, halı sahalar, sabah namazı buluşmaları gibi sosyal faaliyetler yapıyorduk. Büyük STK’lara başvurduk fikirlerini aldık; açıkçası konuşmadığımız adam kalmadı doğru düzgün. Üniversitede bize benzer, bizim amaçlarımızla aynı amaçları olan bir topluluk yoktu. Kimseyle bir iş yapamayınca kendi topluluğumuzu kurmanın daha yerinde bir karar olacağını düşündük. Bu vesile ile Martı Topluluğu’nu kurduk. Fakültede topluluk kurmak için danışman bir hocanızın olması gerekiyor. Hoca bulmak için de uğraştık epey. Birçok hoca bir şeyler öne sürerek pek yaklaşmadılar. En son İbrahim Haznedaroğlu hocaya gittik, kabul etti. Böylelikle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Martı Topluluğu kurulmuş oldu.
Peki, neden bir topluluk kurma gereksinimi hissettiniz? Zaten ekibinizin olduğunu söylediniz. Neden böyle bir şey yaptınız? Amacınız neydi?
Burada birkaç şey düşündük. İlk düşüncemiz bizden sonraya miras kalması içindi. Bu faaliyetleri nesilden nesile aktarma amacımız vardı. Bunun için işlerimizi resmi olarak yürütsek daha iyi olacağı kanaatindeydik. Aynı zamanda resmiyet, kendimizi tanımlama hususunda bir kolaylık olacaktı.
Konferanslara, bireysel tecrübelere önem veriyor muydunuz?
Tabi ki kardeşim. Bazı hocalarımızı getirdik. Amfide konuşma yaptılar bize. Birçok kardeşimiz gelip gidiyordu yaptığımız etkinliklere. Çok güzel geri dönüşler aldık. Kimi zaman bazı çevrelerden negatif dönüşler de oldu tabi. Biz insanlara daha başka bir hekimlik modeli daha başka bir hayat sunmak istiyorduk. Hala da istiyoruz.
Peki diğer fakültedeki arkadaşlarla nasıl tanıştınız, nasıl birleştiniz?
Gazi Üniversitesi’ndeki arkadaşlarla zaten sabah namazı buluşmaları, iftarlar vasıtasıyla ya da şahsen az çok tanışıyorduk. İstanbul gezilerimiz de meşhurdur bizim. Martı Topluluğu organize ediyordu o zamanlar. Fakat Gazi Üniversitesi’nden, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden de gelenler oluyordu. İyi hatırlıyorum bir keresinde Gazili bir kardeşimle İstanbul’da oturup 1 saat çay içtik, dertleştik. “Gazi’de bir sürü adamız, neden bir şeyler yapmıyoruz?” dedi. Ankara’ya dönüşte toplanmayı planladık. Bir baktık 20 tane Gazili tanıyormuşuz zaten. Aynı dertleri paylaştığımızı ve kendilerinin de böyle etkinlikler yapmak istediklerini söylediler. Sonra da Gazi Üniversitesi’nde Pusula Topluluğu kuruldu. Martı Topluluğu ile çok arkadaşça bir şekilde kuruldu Pusula Topluluğu. Onlara birçok konuda yardımcı olduk. Gazi Acil ’de asistanlık yapan Ömer Faruk vardı bizim ekipten, Yıldırım Beyazıt için de Beheşti kardeşimiz vardı bu şekilde güzel bir tecrübe aktarımı oldu.
Birçok etkinliğimizi ADAM’da (Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi) yapıyorduk. “Çarşamba Tıp Buluşmaları” adı altında birçok güzel buluşma yapmıştık. Farklı farklı hocalar gelip konuşma yapmışlardı.
Gazi Üniversitesi’ne ulaştınız, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ne ulaştınız, peki tüm ekipler bir araya gelerek Ankara Tıbbiyelileri ne zaman oluşturdu?
Başta söylediğim gibi tıp fakültesinde okuyan arkadaşlarımız ile önceden gelen tanışıklıklarımız mevcuttu. Derken bir iletişim grubu kuralım, Ankara’daki tıbbiyeliler olarak muhabbet ederiz, haberleşiriz diye düşündük. Grubu kurduk, adını da Ankara Tıbbiyeliler koyduk. O şekilde oluşmuştu Ankara Tıbbiyeliler. Muhabbet ve duyuru grubu haricinde başka bir fonksiyonu yoktu. Sonra; üç tane topluluk var, bunlardan iki-üç kişi bir istişare yapalım diye düşündük. Daha sonra gruba Ankara’daki diğer tıp fakültelerinde okuyan arkadaşlarımız da dahil oldu. Tüm bunlar doğal süreçte gerçekleşti. Böyle bir ihtiyacımız vardı ve onu karşıladık. Ortak etkinlikler yapıyorduk. Konuşalım, tartışalım diye grubu kurduk. Alttan gelen bir ihtiyacın karşılanması şeklinde oldu.
Yani Ankara Tıbbiyeliler, Müslüman tabanından oluşan ve bu vasıflarla bir araya gelen insanların dayanışması, birbirini desteklemesi üzerine kuruldu. Öyle mi?
Aynen öyle kardeşim.
Peki, neden dernekleşme ihtiyacı hissettiniz?
Biz fakülteyi bitirdik ve mezun olduk. Alt dönemlerimizdeki kardeşlerimize devrettik bu işleri. Mecburi hizmete gittik. Kimimiz uzmanlık kazandı ve Ankara’ya geri döndü. Bu faaliyetlere devam etmek istedik, devam da ettik. Hep iletişim halindeydik alt dönemdeki kardeşlerimizle zaten. İlerleyen dönemde bizden bir sonraki ekip de mezun oldu. Sonra, tüm mezunlar olarak bir değerlendirme yaptık. Öğrenci kardeşlerimiz fakülte içindeki kendi etkinliklerini planlıyordu. Mezunlar olarak da biz öğrenci iken başladığımız faaliyetleri devam ettirmek istiyorduk. Tüm ekibi toplayacak bir çatıya ihtiyacımız oldu. Bu konuda yardım alabileceğimiz insanlarla iletişime geçtik. Birçok platformla irtibat kurduk fakat -kötülemek gibi olmasın- gittik geldik bir şey elde edemedik. Bir türlü kendimize uygun bir yer bulamadık açıkçası. Yaptığımız faaliyetlerde kim olduğumuzu tanımlamakta zorlanıyorduk. Neticede artık bir fakülte bünyesinde değildik, mezun olmuştuk. Bu yüzden böyle bir oluşuma niyet ettik. Hamamönü’nde bir mekân kiraladık. Böylelikle mezunlar olarak da kendimizi ifade edebileceğimiz bir tabelamız oldu.
Peki, bu derneğin amacı nedir?
Bu tip sorulara iddialı cevap vermek gerçekten güç. Biz, Ümmet-i Muhammed’e ufuk olacak tabipler yetiştirmek istiyoruz gibi şeyler diyebiliriz fakat bunları diyebilmemizin bir altyapısı, bir zemini olmalı. Şu an bizim derdimiz; dininden, milletinden, vatanından, kadim tıp geleneğinden, etik değerlerinden kopmamış bir hekim kitlesi oluşturmak. Çünkü meslek hayatımızın yoğunluğu nedeni ile kendisini çok yönlü yetiştirmiş hekim eksiğimiz var. Örneğin Deontoloji dersi var. Tıbbın yüzde birini fakat hayatın yüzde yetmişini kapsıyor. Çok az hekim deontoloji üzerine kafa yoruyor.
Biz Müslümanca çizgiyi koruyan bir hekimlik anlayışı koymak istiyoruz. Kafamızın içinde çok şey var. Belki hepimiz aynı fikirde değiliz ama kardeş olduğumuzun farkındayız. Zaten kardeşlik birliğimiz haricinde bu konuda katı bir tutumumuz da yok. Hekimlik namına ve de İslam ahlakı namına kaliteyi arttırmak gibi bir niyetimiz var. Yoksa sağlık düzenimizin, eğitim düzenimizin eksiklerini gidermek yanlışlarını değiştirmek; bunu yapacak kitleyi oluşturmadan konuşmak farazi olacaktır. Biz böyle düşünerek emeklemeye devam ediyoruz.
Ankara Tıbbiyeliler şu an nasıl faaliyetler yapıyorlar?
Şu an bir yol ayrımdayız. Öğrenci ekibi ile mezun ekibin etkinliklerinin, toplantılarının vs. ayrılması, ayrılıp da ne yapılabilineceği konusu üzerinde çalışıyoruz. Mezunlarımızın Tıp Ahlakı Fıkhı çalışma grubu var. Ki bu nereden geldi diye soracak olursanız şöyle cevap vereyim: Kendi aramızda yaptığımız kitap mütaaları sırasında İslami ilimlerden bir nebze pay aldıkça gördük ki her mesleğin kendi fıkhını bilmesi lazım. Yani şimdi çevremize bakıyoruz tıp fıkhını bilen kaç kişi var aramızda? Hadi onu geçtim tıp fıkhının ne olduğunu bilen kaç kişi var aramızda?
İslam; hayatımızın her alanına karışıyor da mesleğimize karışmıyor mu? Hastalarımıza bakarken, ilaç yazarken, tetkik isterken, iş arkadaşımızla bir muhabbete girerken ya da girmezken hasılı yaptığımız her işte bir fıkıh kaidesi olmalı. Buralardan yola çıkarak yapılan çalışmalara baktık. Bunu yapan İSAR Vakfı var, onların çalışmalarını inceledik. Müslüman ülkelerde yapılmış çalışmalar var. Bunları inceledik, tercüme ettik, araştırdık. Bütün bunlardan sonra anladık ki bu alanda bir eksiğimiz var. Başladık bu alanda çalışmaya, çalışmalarımız devam ediyor. Ki bir ömür de devam edecek inşallah. Çünkü tıp geliştikçe yeni içtihatlar olacak. Birinci çalışma alanımız bu.
İkincisi her daim gerçekleştirmeye çalıştığımız ders halkaları. Gerek mezunlar gerekse öğrenciler olarak birlikte dersler yapmaya devam ediyoruz. Tabi şu an uzaktan da olsa devam ediyor. Bu konuda öğrencilerle mezunları tanıştıracak, kaynaştıracak faaliyetlerimiz de var.
Bir diğer faaliyetimiz İslam Bilim İlişkisi çalışma grubumuz. Bu da şuradan kaynaklanıyor: İlk olarak tıpçılar olarak daha yakından temasta olduğumuz İslam-evrim ilişkisi olarak ortaya çıkmıştı ama sonradan soruyu veya soruları daha genişten almamız gerektiğini düşünerekten mevcut halini aldı. Şu an ara vermiş olsak da bu faaliyet de bir ömür boyu sürecek bir faaliyet.
Bir diğer faaliyetimiz Akademik Gelişim Atölyesi var. Bu faaliyetimiz de diğerleri gibi bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı. Mezun olup asistanlığa giren arkadaşlarımızın akademik anlamda donanımsız kalmaması için ortaya çıktı.
Bunlar dışında düzenli mezun buluşmaları yapmayı planlıyoruz. Bu faaliyetler ise sürekli temas halinde bulunamadığımız ancak bildiğimiz, tanıştığımız insanlarla bir araya gelmek, hal hatır sormak, dertleri varsa paylaşmak için yaptığımız faaliyetler.
Gerek Ankara Tıbbiyeliler olsun gerek başka faaliyetler olsun, bunlarda öne çıktığınızı görüyoruz, fikir babası gibisiniz. Nasıl oluyor bu işler?
Böyle bir imaj var ama aslında böyle değil. Gerçekten biz bir ekibiz. Niye bilmiyorum ama hep bir abiyim. Ama tekrardan söylüyorum gerçekten biz bir ekibiz. Ne zaman bir işe girişsek Ömer Faruk, Talha, Rıdvan, Emin, Ertuğrul, Beşer vs.. liste uzayıp gider; birileri işi sırtlandı. Bu işlerin tamamının bir ekip çalışması olduğunu samimiyetle söyleyebilirim. Vallahi şahsi kısım ise nasıl oluyor bilmiyorum. Allah yürü diyor yürüyorum. Anam babam dua ediyor herhalde. Gerçekten başka diyebileceğim bir şey yok.
Bize vaktini ayırdığınız ve bu keyifli sohbet için teşekkür ederiz abi.