Bir “Onbeşli” HikayesiBir “Onbeşli” Hikayesi

Bir “Onbeşli” Hikayesi

Hikayemizin kahramanı Tokat’ın Turhal ilçesine bağlı Necip Köyünden Abdullah Özer(Apo Dede). Hicri takvime göre 1315 yılında doğan Apo Dede İstiklal Savaşı gazisidir. Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına katılınca, 4 kardeşin en küçüğü olan A. Özer de 1915 yılında askere çağrılır.

Çanakkale cephesine gitmek üzere yola çıkmak için Turhal askerlik şubesinden çanta ve kıyafetlerini alır ve trenle Balıkesir’e doğru yola revan olurlar. Yolda iken, gelen bir habere göre Kars Cephesi sıkışmıştır ve Kazım Karabekir Paşa’ya yardıma gitmek üzere geri dönerler. Lakin bu sefer trenle değil yayan olarak gitmek mecburiyetindedirler. “Vatan sevgisi imandandır” düsturunca, ya Allah bismillah diyip tekrar yola revan olurlar. Kars’a neredeyse varacakken gelen habere göre Kars Cephesi düşmüştür ve gelen emir: geri dönün… Aradan aylar geçer ve tümen hala yaya bir şekilde ilerlemektedir. İstikamet garp! Yol güzergahında Apo Dede’nin aylardır görmediği memleketi Tokat da vardır. Memleket hasreti ciğerini yakar Apo Dede’nin. Anası, babası, gardaşları burnunda tütmektedir. Gardaşları da kendisiyle beraber askere çağırılmıştır. O zamanlarda Necip Köyündeki erkeklerin hemen hepsi cephededir. 15 yaşına kadar tüm erkekler vatan müdafaası için, İslam’ın kalesini müdafaa için cihada gitmiştir... Belki kimi çoktan şehit olmuştur, kimi gazi kalmıştır. Ama aylardır kimsenin kimseden haberi yoktur. Apo Dede’nin tümeni Tokat’a varmıştır ve biraz ileride de memleketi vardır. Apo Dayı bir haber gönderir köye ki köyün altından geçerken belki anasını, eşi dostu bir ümit görür, bir nebze de olsa hasret giderir. Tümen istirahat halindedir. Apo Dede heyecanla ve ümitle beklemektedir. Saniyeler dakikaları kovalar, Apo Dede’nin heyecanı her saniye daha da artar. Kumandandan emir gelir ki istirahat vakti bitmiştir. Şimdi hareket zamanıdır. Tümen harekete geçip yürüyüşe başlar. Yolun ilerisinde Apo Dede görür ki anası, akrabaları gelmiştir. Apo Dede o an bir mani döktürür:

Bir su içtim kovadan
Geçiyom Kazova’dan
Erenlere selam olsun
Unutmasınlar beni duadan.

Tümen kumandanı bu maniyi duymuştur. “Tümen dur!” Kimdi o maniyi okuyan?” Bizim Apo Dede bir adım yana çıkar. Kumandan sorar, ne demek istiyorsun evladım? Apo Dede izah eder maniyi:

– Kumandanım burası benim memleketimdir. Bu ovanın adı Kazova’dır. Şurada bir kova vardı, oradan bir su içtim. (Ecdad eskiden büyük büyük taşlardan kovalar yaparmış. Yağmur suyu burada birikirmiş ve tarlaya giden gelen, yola revan olanlar, kurt, kuş, börtü böcek nasiplenirmiş bu sudan. Eskilerin nimete gösterdiği ihtimamın zerresi bizde olsa keşke... Bakınız efendim, Türkiye’nın gıda israfında dünyada kaçıncı olduğuna…Bakınız efendim yılda kaç milyar ekmeğin çöpe atıldığına… Neyse biz hikayemize dönelim.) Apo Dede devam eder izaha:

– Şu gördükleriniz ise benim erenlerimdir: Anam, bacılarım, akrabalarım…

Kumandan Apo Dede’ye izin verir. Git hasret gider de gel, der. Apo Dede erenlerinin yanına varır. Bir güzel hasret giderir. Gidermesine giderir de tekrar yola revan olacaktır, bu kadarcıkla hasret giderilir mi? Apo Dede özlemini, hasretini tekrar heybesine koyar ve tümene katılır.

Tümen Çanakkale’ye doğru istikamet alır. Dağlar, tepeler aşılır, ırmaklardan geçilir nihayetinde varılır cepheye. Varmasına varılır da savaş bitmiş… Binlerce can, imanla, aşkla cihat etmiş; keferenin geçmesine izin vermemiştir. Binlerce can toprak olmuştur, her yerde kan kırmızı güller açmıştır.

Apo Dede ve silah arkadaşlarıyla, yedek tümen olarak o cepheden bu cepheye yürüyerek dört buçuk sene askerlik yapmıştır. Dört buçuk senenin ardından köyüne döndüğünde hazin manzarayı görür: giden hiçbir erkek; akranlarından, ağabeylerinden, gardaşlarından hiç kimse geri dönmemiştir… Köyde yetişkin olarak yaşlı birkaç erkek ve bir de Apo Dede kalmıştır yalnız…

… Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.*

Başta Apo Dede ve Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere, bu topraklar uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizin kabri nur, mekânı cennet, makamları âlî olsun…

Ruhlarına Fatiha'yı bir borç biliriz.

Dipnotlar

* Çanakkale Şiiri, M.Akif Ersoy

Kaynaklar

Kaynak: Abdullah Özer’in damadı Abdulkadir İsak.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Sen de bir yorum yaz
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak.

En Çok Okunanlar

01




02




03




04




05




Sizin İçin Seçtiklerimiz






Tıbbiyeli Dergi















Son Yorumlar