Çaba Kaygısı
Yalnız kaldığımız kuyulardan seslenirken dünyaya, sanki kimsenin bizi duymadığına, bizi görmediğine, bizi tanımadığına yüz yüze şahitlik ediyoruz. Dünyayı değiştirmek için yola çıkmışken bu çabamızın sessiz kalmasına sürekli üzülüyoruz. Çoğu zaman vazgeçmekle imtihan olunuyoruz. Her defasında toparlanıp tekrardan besmele çekip işe koyuluyoruz. Bir o yana bir bu yana hayatımız sallanıp giderken bir yükselişlerle bir düşüşlerle ömrümüz geçerken belki de içimize bir dönüp bakmamız kendimizi birazcık da olsa sorgulamamız gerekiyor.
Çabalarımızın sorgulamasını yaparken ise fikirlerimize de bir bakmak gerekir çünkü çabalar fikirlerimizin hayatımıza yansımalarıdır. Yani fikirler çabaların kaynağıdır. Fikirler bizde kalıcı hale geldikçe harekete geçerler. Adeta bizimle beraber yaşarlar. Biz de fikirlerimizin hayatımıza can katmasına çaba deriz. İşte bir fikrin üretilmesi, olgunlaşması ve hayata geçmesi ise zamanladır. Aslında hayatta sadece fikir değil, her şeyin olgunlaşması için zamana ihtiyaç vardır. Hep bir şeyler doğarlar, büyürler, ölürler. Canlılar, cansızlar, devletler… İşte fikirler de bu tanıma uyarlar. Fikirler de doğarlar ve olgunlaşmaları için zaman gerekir. Belki bir gün işe yaramazlarsa fikirler de ölürler. Bir kişi bir kitap okur. Etkilenir ve düşünür. Aklına bir fikir gelir. Fikri onun yoldaşı olur. Gündüzleri beynine besin olur, geceleri karnına sancı olur. Sonunda zaman geçer ve fikir olgunlaşır. Fazlalıkları atılır, eksiklikleri tamamlanır. Böylece kişi onu benimser ve fikirle bütünleşir. Artık hayatını o fikirle yaşar. İşte ömürleri olan fikirleri düşünmek çabalarımızı sorgularken oldukça önemlidir.
Bizler 2020 yılında yaşayan tüketim toplumları olarak doğma, olgunlaşma ve ölme kavramlarını pek umursamıyoruz. Sürekli her şeyi anında tüketmek ve anında ilerleme kaydetmek istiyoruz. Başladığımız işi hemen tamamlamayı, bir yerden bir yere hemen varmayı, alanımızda anında uzmanlaşmayı ve sair istiyoruz. İşte fikirlerimiz de bu aceleciliğimizin kurbanı oluyor. Kitapları okuyup okuyup kütüphanemize eklerken bizde hiçbir şey değişmiyor. Bir sohbet dinledikten sonra diğerlerine yer açmak için sohbeti unutuvermemiz sadece dakikalar sürüyor. Tüketiyoruz ama olgunlaşmak için fikirlerimize, zihnimize, bedenimize zaman ayırmıyoruz. Maalesef… Bir kitap bittikten sonra bekleyelim okumayalım demiyorum tabii ki. Sadece bu olgunlaşma sürecinin farkında olalım diyorum. Yani bir kitap okuduktan sonra onun hakkında düşünelim. Fikirlerin bizimle yaşamasına izin verelim. Başkalarına anlatalım, yazıya dökelim, geceleri düşünelim… En sonunda o fikri hazmedelim ve yaşantımıza geçirmiş olalım.
Bizler çabaların sonuçsuz kalmasından dolayı hoşnutsuz olurken aslında bu çabalarımızın da olgunlaştığını fark etmeliyiz çünkü fikirlerimiz ve ürünleri olan çabalarımız zamanla olgunlaşıyor ve gelişiyor. Dolayısıyla bundan sonra onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz ve onlara zaman tanımalıyız. Zaman geçtikçe olgunlaştığımıza, davamızda yol aldığımıza, istediğimiz hedefleri başardığımıza şahit olacağız. Yeter ki biz pes etmeyelim, kararlı olalım ve hayatımızı, tüketmek için değil olgunlaşmak için yaşayalım. Selametle…