Davada Yol Alanlar
Birçoğumuzun anneleri, babaları İmam Hatip Lisesi mezunu kişilerdir. Onların lisede yazdıkları yazıları, aldıkları notları, tuttukları günlükleri bizim için adeta ders niteliğindedir. Zor günler, baskıcı günler, Müslümanlar güçsüz, zayıf, biçare… Okuyunca fark edersiniz ki kuvvetsiz Müslümanlar ne de cesaretli. Yılmadan hep ayakta, dimdik... Hafif bir rüzgar bile gelse gücü yetmez eğilir ama en güçlü fırtına bile onu yerinden koparamaz. İşte böyle bir nesil geldi. Hem sosyal hayatta, hem sanatta, hem siyasette amatör ama mücadeleci bir nesil geçti. Hiçbir yerde tam olamadılar ama her yerde Müslümanların ayak sesini duyurdular. Birçok mücadeleyi kazandılar. Ülkeyi kafirlere teslim etmediler. Ezanları susturmak isteyen zihniyetlerle her daim mücadele ettiler. Sonunda gençlik ateşleri söndü. Zaferlere doymayan nefisleri artık evlerine döndü. Böylece mücadelelerini bir başkalarına devrettiler. Yerine gelen gençler acı çekmediler, bedel ödemediler, fedakârlık yapmadılar. Kazanmak için çaba sarf etmediler. Hep olanla yetindiler. Belki çınar oldular ama bir rüzgarda köklerinden kopup yok oldular. Gelin bizler o yıllardan ders alalım. Ve üç madde ile çınarların söküldüğü dünyada nasıl kopmadan yaşadılar fark edelim.
- Amacımız dinimizdir: Amacımız ne başörtüsüdür, ne özgürlüktür, ne fikrimizi duyurmaktır. Amacımız dinimizi yaşamak ve yaşatmaktır. Amacımız Allah’ın emrine uyup cenneti kazanmaktır. O nesli düşünenler olarak hep sokaklarda yapılan çalışmaları ve kahramanlıkları akla getirirken amaçlarının ne olduğunu idrak ediyor muyuz? Sizce dertleri başlarını kapatmak mıydı yoksa dinlerini yaşamak mıydı? Günümüzde başı örtülü ama tesettürden uzak kimselerin amacı doğru kavrayamadığını düşünüyorum. İslam’ı yaşamadıktan sonra üniversitede başörtülü olmak zorunlu olsa ne olacak? O nedenle bizim mücadelemiz İslam’ı tüm dünyada yaşatma mücadelesidir. Ritüelleri yapma ve taklitçi yaşama mücadelesi değildir. İşte böyle yaşayan bir Müslümanın en sert fırtınada bile köklerinden kopmayacağını, Rabbine kulluk peşinde yaşayacağını söyleyebiliriz.
- Slogancılığa gerek yok: Bir ferahlık döneminin içerisinde çıkıp bir şeyler iddia etmek cesaret olamaz. Çünkü savaşın olmadığı yerde kılıç sallamak mertlik olur mu? Olsa olsa talim olur. Baskı ortamında ise kaybedeceklerini bile bile çıkmak ve her şeye rağmen konuşmak gerçek samimiyet ve cesaret olur. İşte bizim dönemimizde en ufak sallantıda çöken hayallerin sebebi budur. Eskiden Müslümanların kitaplarını gömdüğü bir ortamda, dinini kurtarmak için bir fikir mücadelesine girişmek en büyük mertliktir. Bunun yapan samimiydi, gözü cennetteydi, dünyalık istemiyordu ve insanlar ona “mert” desin diye yapmıyordu. Rabbi razı olsun diye yapıyordu. Şimdi ise her yerde sahte kahramanlar, slogancılar, dünyayı kurtaran fikirler… Sahada ise üç beş kişiden başka kimse yok. Yanındaki sırada oturan arkadaşını bile kurtarmak için iki hadis anlatamayan bizler dünyadaki Müslümanları kurtarmak için büyük bir sevdaya kapılmışız… Hayallerimiz elbette güzel ama bir nebze işin ucundan tutmak hem bizi cennete yaklaştıracak hem de depremlerde yıkılmaktan koruyacaktır.
- Birlik olmalıyız: Günümüzde birçok fikir, birçok kapı, birçok lider, birçok başkan, birçok kurum vesaire olması bizi toplanmaktan ve ortak hareket etmekten alıkoymaktadır. Elbette Allah’ın rahmeti üzere cennete giden farklı yollar olabilir. Lakin her yolda gidenin kendi yolunu tek doğru sanması ve kalan yoldakileri cennet yolundan saymaması büyük felakettir. Kimisi bir hoca dinler, öteki başkasını dinler. Kimisi dinleyemez telefondan izler, kimisi bir hocanın dibinde ömür boyu yaşar fakat aslında hepsi ehli sünnet olma gayretiyle yaşayan müminlerdir. Müminleri sınıf sınıf cemaatlere bölmek ve birbirlerinden soyutlamak neredeyse müslümanları bölük pörçük etmektir büyük kötülüktür. Eskiden islam gayesiyle gidilebilecek kurum sayısı az olduğu için insanlar ortak noktalarda daha çok toplanabiliyor ve daha gür ses çıkarabiliyordu. Şimdi ise her kurumun diğerini yok saydığı bir zeminde toplanmak ve Müslümanlara dair bir ses çıkarmak imkansız hale gelmiştir. O nedenle bizler kurumculuk yapmaktan, cemaatçilik yapmaktan vazgeçmeli ve her müminle kardeş olduğumuzun bilinciyle hayatımıza devam etmeliyiz. Ben sadece kendi cemaatimdeki hocanın ardında namaz kılabilirim diyen bir kişi ne kadar bilinçlidir ve doğru yapıyordur merak ederim. İşte bu merakların kalmadığı bir toplumda kolay kolay bir müminin dininden ve yolundan kopmadığını, içinde bulunan ümmet bilincinin onu soğuktan, donmaktan koruyacağını söyleyebiliriz.
Selametle…