Editörden
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
1اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّ۪ينَ ٭ اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُ
2هَلَكَ النَّاسُ اِلَّا الْعَالِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلَّا الْعَامِلُونَ وَهَلَكَالْعَامِلُونَ اِلَّا الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلٰى خَطَرٍ عَظ۪يمٍ
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakâtühû
Selam olsun dert bilenlere, bilip de yük çekenlere, çekip de sabredenlere, sabredip Allah diyenlere. Selam olsun şifa bulana, şifaya vesile olana, şifaya. Selam olsun yanmış gönüllere, yananlara, yanıp da kül olanlara, kul olanlara. Selam olsun Millet-i İslamiye’ye, Ümmet-i Muhammed’e. Selam olsun ümmetin coğrafyasına, beldelerine. Selam olsun Mekke-i Mükerreme’ye, Medine-i Münevvere’ye, Kudüs-i Şerif’e. Selam olsun Mescid-i Haram’a, Mescid-i Nebevi’ye, Mescid-i Aksa’ya. Selam olsun Buhara’ya, Semerkand’a, Bağdat’a, Kahire’ye, Şam’a, İstanbul’a. Selam olsun bu toprakları bize bırakan ceddimize, bu toprakları kanlarıyla sulayan şühedaya. Selam olsun Aksa için can alıp can verenlere. Selam olsun cemiyete; canıyla, malıyla, ilmiyle, makamıyla, kalemiyle cihad edenlere.
Tıbbiyeli Dergimizin pek kıymetli okurları; güzide dergimizin yeni yayın dönemini başlatmış olmanın kıvancı ve neşesi ile karşınızdayız. Mesuduz zira aylar süren gayret ve hazırlığın meyvelerini toplama vakti geldi. Bugün pek kıymetli yazarlarımızın hikmetli yazıları ile okurlarımızın buluşacağı gündür. Bugün bir derginin düğün günü, vuslat günüdür. Bugün, dokuz ay boyunca daracık ama bir o kadar da şefkatli bir yerde nimetlendirilen bir bebeğin dünya hayatına kadem basıp ciğerlerine ilk defa havanın dolacağı gündür. Bugünü ve bugünün hissettirdiklerini tarif etmeye cümleler yetmez. Bugünlere bizleri eriştiren, şanı yüce olan Allah’a hamdolsun. Elhamdülillah.
Biz kimiz?
Allah (Celle Celâluhû) Hazretleri’ne ve Hâtemü’l-enbiyâ Muhammed-i Arabî’ye (s.a.v.) iman etmiş, cihad ve cemiyet şuuru ile fisebilillah gayret etmeye çalışan bir avuç mümin; Aksa’nın, Kudüs’ün ve dahi nice sair beldelerin hasretiyle yanan, İslam davasını bir kor gibi yüreğinde yakanlarız. Kederini de neşesini de kalemiyle damıtıp hikmet potasında cem edenleriz. (inşallah)
Ekserimiz talebe ve tıbbiyeli. Bununla beraber her meslek grubundan talebe yahut vazifeli dostlarımızla beraberiz. Ziyadesiyle müşterek hususiyet ve hassasiyetlerimiz var ancak belki de en mühim olanı dertli oluşumuz. Hepimiz dertliyiz: Kâh ümmetin ahvalini dert ediniriz -ki hiç bitmez o derdimiz-, kâh dostluğu, kâh muhabbeti; bazen de hallerimizi, ilâ âhir… Derdimiz bitmez. Bitmeyen dertlerimiz ile çıktık huzurunuza. Niyazımız, derdimize derman aramak değil; zira derdin de dermanın da sahibi belli. Bizim muradımız, dert yükünü bir nebze de olsa hafifleten derttaşlar, hâldaşlar bulmak. Bizler “Evvel refîk, ba’del tarîk” darbımeselini kendine düstur edinenleriz.
Derdimiz ne? Ne yapmak istiyoruz?
Yazımın başında vermiş olduğum ayet ile hadiste beyan edildiği ve nazar-ı dikkati celbedildiği gibi, cemiyet ve hayır işlerinde ihlas ziyadesiyle mühimdir. Bizler bu işi fisebilillah, Allah rızası için, iman davası ve şuuru için yapmaktayız; yapmaya niyetliyiz, niyetimizde de ısrarcıyız. Mevla, bizleri ihlası kendine refik edinenlerden eylesin. Başka bir gaye yahut dünyevi istekte bulunan bizden beri dursun diyerek bu bâba başlamak isterim. Zira şu dehşetli ahir zamanda dert edilmesi gereken şeyleri dert etmek, dert edinen birileri olduğunu göstermek, o dertlere neşter vurmak, o dertleri iman sahibi vicdanlar önüne koymak; bunlarla beraber Müslümanların bu hakiki dertler etrafında cem olduğunu, olabildiğini cümle cihana göstermek… İşte derdimiz, amaçladığımız, yapmak istediğimiz ve dahi bu dergiden muradımız tam olarak da budur. Mevla bizi buna muvaffak eylesin.
3 يُوزَنُ مِدَادُ الْعُلَمَاۤءِ بِدِمَاۤءِ الشُّهَدَاۤءِ
Bu mübarek hadis ne yapmak istediğimizi ve görev tanımımızı ziyadesiyle güzel izah ediyor. Yukarıda saydığım hayırlı niyetlere ilaveten dergimizde yayınladığımız yazılardan ilim neşet etmesi, okurun ilmen ve edeben istifade etmesi, hiç değilse okurun haz alması ve o hazla mevcut hissiyatını kuvvetlendirmesi de murad ettiklerimiz arasında. Murad etmek, niyet etmek ve o uğurda gayret göstermek bizim vazifemiz. Akıbeti takdir eden de zaferi nasip eden de O’dur. O’nun vazifesine karışmak hadsizliğinden beriyiz. Vazifemiz hususunda Cenab-ı Rabbü’l-âlemîn’den iştiyakımızı ve gayretimizi ziyadeleştirmesini niyaz ederiz.
Biraz da dergiden bahsedelim:
Dergimizin evveliyatına dair hususları ihtiva eden bir yazı internet sitemizde mevcuttur. Bundan sebep o kısımlara fazla değinmeyeceğim. Ankara Tıbbiyeliler oluşumu ile bir araya gelen -Mevla kendilerinden razı olsun- bir grup dertli talebenin gayretleri ile vücut bulan ve bir müddettir istirahatte olan dergimiz bugün itibarıyla tekrar yayın hayatına başlamış bulunuyor, inşallah. Mevla hiç durmadan devam etmeyi nasip eylesin.
Daha evvelden olduğu gibi bu yayın döneminde de “Tarih-Kültür, İlahiyat, Tıpta Günceller, Felsefe, Bilim-Teknik ve Edebiyat-Sanat” olmak üzere 6 ana kategoride yazı kabul ediyoruz. Dergimiz; makale, şiir, deneme, gezi yazısı, söyleşi ve hikâye olmak üzere farklı türleri siz okurlarımızın istifadesine sunuyor.
Yazılarımızı -şu an bu yazıyı da okuduğunuz- internet sitemizde yayınlıyor idik, yayınlamaya da devam edeceğiz. Yeni yayın dönemimizde internet sitesine ilave aylık matbu sayımız da olacak inşallah. Tema yazılarımızı aylık matbu sayımızda yayınlayacağız. Bunlara ilaveten 14 Mart Tıp Bayramı’na özel bilimsel bir sayı çıkarmayı da hedefliyoruz. Şimdilik bu kadar detayla yetiniyor, kalan detayları ilerleyen vakitlerde paylaşma heyecanımı mahfuz tutuyorum.
Biraz da işin mutfağından bahsedip yazımı nihayete erdirmek isterim. Tıbbiyeli Dergi ekibimiz kıymetli ve alanında ehil kardeşlerimizden müteşekkil 5 farklı kadrodan oluşmaktadır (Yazar ekibimiz, İmla ekibimiz, Bilim ekibimiz, Grafik-Tasarım ekibimiz, Medya-İletişim ekibimiz). Farklı farklı görev tanımları olan ekiplerimizle beraber canla başla çalışmaktayız. Hepimiz birbirimize muhabbet ve uhuvvetle bağlıyız. Daha evvelden zikrettiğim ulvi maksat ve dertlerle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile omuz omuza çalışıyoruz ve çalışmak niyetindeyiz. Mevla bu niyete omuz veren tüm kardeşlerimden razı olsun, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hassaten Yazı İşleri Müdürümüz Ertuğrul Karakaya kardeşime, yardımcı editörlerimize ve Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Gayret ve iştiyaklarını kendime örnek alıyorum.
Ekibimizden bahsetmişken davette bulunmayı da kendime vazife bilirim. Bu ulvi maksada hizmet etmek, hulûsi niyetle yol almak, kardeşlik ve muhabbete ortak olmak isteyen herkesi ekibimize davet ediyoruz. İnternet sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Gayrı lafı uzatıp lafügüzafa dalmadan hatimeye geçiyorum. Hatime mukaddimeden farklı olmayacak. Mesut, heyecanlı ve mesrur olduğumuzu tekrar ediyor; sizleri de bu heyecana iştirak etmeye davet ediyorum. Teveccühünüz ve hayır duanıza talibiz.
Üstad Necip Fazıl'ın da dediği gibi Mevla bizleri “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik” eylesin. Yolunda daim istihdam eylesin.
Amin
Fî emanillah
1 “Muhakkak ki biz sana kitabı hak ile indirdik. İbadetini ihlâs ile O’na yönelterek sadece Allah’a kulluk et. Bilin ki, şirkten ve riyadan uzak hâlis din Allah’a mahsustur.” Zümer Sûresi, 39:2-3.
2 "İnsanlar helâk oldu, âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu, ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu, ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” bk. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:415; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 3:414.
3 "Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehidlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir." (Suyûti, el Câmiu’s Saiğr, nr 10026; İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l- İlm, nr. 139; Keşfu’l-hafa, 2/400)