Kitap Tahlili: Allah Erinin Kültür ve Ahlakı (Saîd Havvâ)Kitap Tahlili: Allah Erinin Kültür ve Ahlakı (Saîd Havvâ)

Kitap Tahlili: Allah Erinin Kültür ve Ahlakı (Saîd Havvâ)

Saîd Havvâ kimdir, yazdıklarını değerlendirirken hayatında ve döneminde geçen hangi olaylara dikkat etmek gerekir, yazarı kim olarak ele almalıyız?

Saîd Havvâ, İhvân-ı Müslimîn içindeki faaliyetlerde görev almıştır. 1952 yılından itibaren döneminin olaylarına fiili olarak dahil olduğu bu süreç 1989’da vefat etmesine kadar devam etmiştir. Müslüman Kardeşler Teşkilatının Hama Şubesinin başına geçmiştir. Hama’da çıkan olayların sorumluları arasında o da tutuklanmış, beş yıl süren hapis hayatı boyunca ilmî çalışmalarla meşgul olmuştur: On bir ciltlik Kur’an tefsirini hapiste iken yazmış, mahpuslardan oluşan talebe grubuna ders vermiştir.

Saîd Havvâ, Fransız işgali sonrasında yetişen bir fikir ve aksiyon adamıdır. Fikirlerinden etkilendiği kişiler arasında Hama’daki hocası Şeyh Muhammed el-Hâmid ve İhvân-ı Müslimîn Teşkilâtının kurucusu Hasan el-Bennâ başta gelir. XX. yüzyılda yaşayan pek çok Müslüman düşünür gibi onun düşüncesinin temel konularını da Müslümanların modern dünya içindeki kötü durumu ve bundan çıkış yolları oluşturur.


Kitabı genel itibari ile nasıl ele almalıyız?

Kitap Müslümanlara bir rota çizmek ve bu yola bir ışık tutma hedefi ile yazılmış olmalı ki hem hadisleri hem de ayetleri konularla bir arada sunarak, örneklerle zihinlerimizde canlandırarak anlamlarını bütünlük içerisinde kavramamızı sağlamış. Aynı zamanda burada yazarın tefsir konusundaki donanımını kitaba nasıl aksettirdiğini görmekteyiz ki bu süreçte kitabın tümünde birçok ayet ve hadis tekrar tekrar yer almıştır. Hem farklı durumları aynı örneklerle açıklamış hem de farklı açıklamalarla ayetleri olaylara nasıl aksettirmemiz gerektiğini vurgulamıştır. Bu durum, kitabı okurken bir ilerleme olmadığı ve yazarın sürekli tekrara düştüğü hissiyatı oluştursa da hayatta benzer durumların farklı zamanlarda sürekli bizim peşimizden geldiğini ve benzer fikir çatışmalarını sürekli yaşadığımızı fark etmemizi sağlıyor diye de düşünebiliriz.

Kitapta geçtiği gibi ana hatlarıyla iki ayrı bölümden oluşan bu kitabın iki cildini tek tek ele aldığımızda, kitabın ilk cildi bizlerin eyleme dökmesi gereken fiillerin aslında bir şekilden ibaret olmadığını ve bir mana kazanması gerektiğini göstermektedir. Yazar, ikinci ciltte kitabın bu manayı kazanmakla beraber bizde oluşturması gereken eylemlerin neler olduğundan ve aynı zamanda şeklen bizde yer edinen her fiilin aslında hangi manayı taşıdığından bahsederek hayatımızı anlamlandırmamız yolunda ilk kitapla beraber bütüncül bir yaklaşım sağlamıştır. Böylece kitap, anlattıklarını kendimizde görmek isteyeceğimiz şekilde bizi gayretlendirmektedir.

Kitabı yazarın da önerdiği gibi parça parça okuyarak ilerlemek, her bölümün üzerinde ayrıca durmak, akademik başlıklar şeklinde anlatılan konunun hedefini gerçekleştirecektir. Yazar bu konuyu kitabın sonunda tekrar hatırlatmış olsa da kitabı okumaya başladığımız zaman aslında bir solukta bitmeyecek bir yoğunlukta olduğunu anlayabiliyoruz. Konuları kısa kısa ilerleterek uzun bir zamana yayıp okuduğumuz zaman, bahsi geçen her noktanın hayatımıza nasıl işlediğini görebilir ve böylece yazarla okur arasında gerçek bir ortaklık ilişkisi kurabiliriz.
Kitabın çevirisini ele alacak olursak mütercim, anlatmak istediği cümleleri kapsamlı olarak çevirmeye çalışırken metinleri Türkçe kelimelere boğarak ve anlam karmaşası oluşturarak akıcılığı bozmuş diyebiliriz. Akıcılıkta oluşan bu sıkıntı, anlamda ayrı bir yoğunluk oluşturarak okuru biraz uzaklaştırabiliyor. Bu sebeple sabırla, hemen bitirme çabasına girmeden, kısa zamana sıkıştırmadan okumak daha verimli olacaktır diyerek bu konuyu yinelemiş olalım.


Kitapta yer alan fikirler ve manevi duygular hakkında neler söylenebilir?

Kitabı azar azar okumak kendi iç hesaplaşmamızı yapmamıza olanak sağlıyor ki bu sürede imanla yoğrulmuş bir nesil arayışı içinde olmamız gerektiğini vurgulayan kitap münafıklardan bahsederken kendimizden korkmamız ve bu endişe ile yaptıklarımızı gözden geçirmemize sebep oluyor. Bu endişe ile bizi, ashabın bir özelliği olan “korkup kendini sorgulama” ortak noktasında buluşturarak zihnimizde oluşturduğu ilk kıvılcımla dahi yolumuzu hemen aydınlatmaya başlıyor diyebiliriz.

İslam’ı yaşamaktan bahsederken Filistin meselesini ele aldığımız zaman, kitapta bahsi geçen Müslüman vasıflarının gerçekleştirilmemesi durumunda oluşacak sonuçların günümüz için ne kadar gerçekliğe sahip olduğunu ele almamız; kitabın bize şuur kazandırmasıyla/şuurumuzu genişletmesiyle sohbetimize dahil olabilmektedir. Hep beraber bu konu hakkında konuşabiliyorsak iç dünyamızda nefes alabiliyoruz demektir. İmanın en zayıf derecesi olan kalben buğzetmeyi bile sağlayamıyorsak vekaleti şeytana vermiş oluyoruz. Hakkı ve hakikati dillendirebilmek, yanlış ilerleyen sistemi düzeltmeye gayret etmek, yapmamız gereken vazifelerin varlığını kabullenmek vekalete sahip çıktığımıza işaret etmektedir. Aydınlatılmaya çalışılan yolda bu işaretlere dikkat etmek gerekmektedir.

Sonuca varabilmek için kitabın ilk kısmını göz önünde bulundurup bu merkez çevresinde niyetin ne olduğu üzerine değerlendirme yapmak gerekir ki ilk konumuz İslam dünyasında riddettir. Toplumda önem sırasına göre dikkat ettiğimiz hususlar, yazarın tabiri ile imanın direkleri olsa da yazar için ilk ele alınması gereken meselenin riddet olmasını dikkate alarak ümmete nasıl bir yol göstermek istediğini kavrayabilmeliyiz. Yazar, riddet (“Riddet” de denilen “irtidadın” sözlük anlamı, bir şeyden başka bir şeye dönmek demektir. Buna göre mürted (irtidat eden), İslam dininden küfre, inkara dönen kişi demektir.) konusunu ele alıp doğru yolu sağlam biri ile yürümenin gerekliliğini en başta belirterek kitabın kimin elinde olduğunu da seçmektedir.


Kitap kimlere hitap ediyor, kimlere tavsiye edilmeli, insanlara nasıl yol gösterilmeli?

Kitap; anlatım tarzı ile üstten ve yönetimsel bir anlayışla, ilerlemelerle hayatı düzenleyen ve İslam cemaatinde yer alma gayreti içerisinde olan Müslüman topluluğa hitap etmektedir. Bu gayrette olan insanların hem şevkini arttırmak hem de elinden tutmak için önerilmesi gereken bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta yer alan konular her ne kadar bilgimizden uzak olmasa da kitap, olaylar hakkında nasıl bir değerlendirme ve olaylara nasıl bir uyarlama yapacağımız konusunda ön ayak olduğundan yazılanları göz ardı etmemek gerekmektedir.

Kavramları kavrayabilmek adına neyin içinde bulunacağımıza, ne konuşacağımıza, kimlerle oturup kalkacağımıza dikkat etmemiz gerekmektedir. Neticede neyle hemhâl olursak onunla var oluruz: Kimlerle beraber olup hangi grubu daha kalabalık hale getiriyor, kendimize nerede yer buluyorsak… Bu hemhâl olma gayretiyle “bulunduğumuz ortamlarda nasıl bir donanımla iletişime geçerek çağrıda bulunuyoruz, sohbetlerimizde önemli olan konuları mı konuşuyoruz yoksa lüzumsuz konularla vaktimizi mi geçiştiriyoruz?” diye kendimize sormadan duramıyorsak “oku”yoruz demektir. Vesselam.
 

 

Dipnotlar

*Bu yazı Münevver Hekim programında yer alan kitap tahlili çerçevesinde sohbet eşliğinde geçen değerlendirmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tahlilin yapıldığı yer olması sayesinde Arslanhane (Ahî Şerafeddin) Cami’nin verdiği huzur ile gerçekleşen bu sohbetin geçirilen süredeki verimliliğini değerlendirmek ve kalıcı bir sonuca ulaşmak adına yayına sunulmuştur.
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Sen de bir yorum yaz
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak.

En Çok Okunanlar

01




02




03




04




05




Sizin İçin Seçtiklerimiz






Tıbbiyeli Dergi















Son Yorumlar