Modern Dünya MezalimiModern Dünya Mezalimi

Modern Dünya Mezalimi

21. yüzyılda medya görünürlüğü hat safhaya ulaşmışken, tüm dünyanın şahitliğinde, çağın en büyük zulmü yapılıyor. Siyonizm, Filistin sokaklarında demokrasi naralarıyla hukuksuzluğun temellerini yeniden atıyor. Sahiplik iddiasında bulunduğu her evin, her mahallenin, her şehrin işgalini kendisine hak olarak görüyor on yıllardır. 7 Ekim’de yerli halk, bu süregelen sistematik işgale, vatanlarının ve topraklarının ele geçirilmesine göz yummayıp savunmaya geçiyor ve hoş geldin “terörizm yaftası”. Siyonist her zamana haklıdır; öldürebilir ama öldürülemez, mazlum olur ama zalim olmaz. Bunlar antisemitizm (yahudi nefretçiliği) taraftarlarına birikmiş bir öfkenin taşmasıdır belki de. 

Siyonizm ve varlığının idamesini borçlu olduğu kapitalizm, mevcut dünya düzenini boyunduruğu altına almak uğruna durmaksızın çalışıyor. İnsanoğlu metalaştırılıyor, sıradanlaştırılıyor, aynılaştırılıyor. Zira hayatın her anındalar; teknoloji, giyim kuşam, yemek, mimari, medya… Güç, şimdinin tanımıyla para, onların ellerinde. Yeni bir biz sunuyorlar, biz de sorgulamadan kabulleniyoruz. Bir anda değil, usul usul. En savunmasız, en masum olan çocuklardan başlayıp yeni bir neslin, çerçevesini kendilerinin çizdiği yeni bir neslin tohumlarını atıyorlar. Eskiden utanıp giymediğimiz yırtık pantolonları şimdi moda furyasına kapılıp giyiyoruz. Hayamızı cesaret tezahüratları eşliğinde yitiriyoruz. Değişiyoruz. Bir de bakıyoruz ki sistemin bir parçası olmuş, değirmene su taşıyoruz. Peki kimin ununu öğütüyor, kimin karnını doyuruyoruz? Reddiyesiz, aşikâr bir zulmün nişancısı olmamak, sadece namlu doldurmak aklar mı bizi? 

Baktıklarımızı görebilmemiz için biraz geriden başlamak gerek. Filistin toprakları 3 ilahi din açısından kutsallık barındırmasının haricinde Orta Doğu’nun merkezinde olmasıyla da çağlar boyu sosyal ve siyasi birçok hadiseye sahne olmuştur. 1516-1917 yılları arasındaki 400 senelik bir Osmanlı hâkimiyetinin ardından 1917’de İngiliz manda yönetimine geçmiştir. 1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla siyonistler “yerleşimci sömürgeci” faaliyetlerine ivme kazandırmış, yerli halkın toprak konusundaki haklarını yok saymıştır.¹ 1987’de başlayan 1. İntifada (ayaklanma) 6 yıl sürmüştür.² Bu, halkın şimdiye kadarki pasif direnişinin aktif direnişe dönüşmesidir. 90 bin kişinin yaralandığı ve binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği Birinci İntifada’da taş atanların %60’ını çocuklar oluşturmuştur.³ 1993 Oslo Barış Antlaşmasıyla Birinci İntifada sona ermiştir. Bu antlaşmalar somut bir sonuç doğuramasa da halkın kurtuluşa dair sönmeye yüz tutan umudunu yeniden alevlendirmiştir. Yeniden bir araya gelen direnişçiler, 2000 yılında İkinci İntifada’yı başlatmışlardır. Burada da 3000 Filistinli, 1000 İsrailli hayatını kaybetmiştir.⁴ O zamandan bu zamana zulüm de durmadı direniş de. Kimse işgali kabullenmedi. Gerek taşla, gerek sapanla, gerek silahla vatanlarını savundular. 7 Ekim Filistin halkının bir nevi 3. İntifadasıdır. Halkın bu başkaldırışı sömürgeci yerleşimcilerin işgal politikalarına “güvenlik önlemi” kılıfını örmeye olanak sağladı.

Hiçbir gerekçe soykırımı, katliamı meşrulaştıramaz. Hiçbir sebeple insanlar göçe zorlanamaz, okullar ve hastaneler bombalanamaz. İnsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları buna müsaade etmez. Parmak uçlarımıza yükselsek görebileceğimiz bu zulümlere kör, sağır kalamayız. Rahatsızlık duymalıyız. Ne yapabilirim diye dertlenmeliyiz. Çaresizliğimiz uykularımızı kaçırmalı. “Kötülüğü gücünüz yetiyorsa elinizle düzeltiniz…”⁵ Elimizde boykot gibi güçlü bir silah var. Etkili kullandığımızda zulmü besleyen kaynakları kurutabilecek, yerli sermayeye ciddi katkılar sunarak bağımsızlığımızı pekiştirebilecek bir silah. Mukayeseleri iyi yapmak gerek: Alırsam ne kazanırlar, almazsam ne kaybederim? Almadığınız bir ürünle savaş bitmez evet, ama siz safınızı belirlemiş olursunuz. Zira boykot bir duruş, bir savunuş, bir başkaldırıştır. Ve biraz da cesaret ister. Peki ya alırsanız? Yangına bir parça odun daha atılır, bir kurşun daha sıkılır. Küçük sandığımız o kartopu kendisi gibi küçük parçalarla birleşir ve devasa bir çığın müsebbibi oluverir.

Çok çalışıyorlar. En iyisini yapmak için çok çabalıyorlar. Bizim daha çok çalışmamız, daha çok üretmemiz, daha iyi olmamız gerek. Nerede isek oranın en iyisi olmalıyız. Kiminin cihadı kalemiyle, kiminin diliyle, kiminin eliyle, kiminin silahıyla, kiminin yazılımıyla, kiminin duasıyla kiminin boykotuyla olacak. Ama muhakkak olacak. Bizler de Filistin halkının haklı direnişi galibiyetle sonuçlanana dek Filistin hakkında konuşmaya devam edeceğiz.

Şahitlik yetti, şimdi biraz yorulmak vakti. 
 

Kaynaklar

1By Laura Hurwitz & Shawn Bourque, Unsettling Klamath River Coyuntura” Settler Colonialism Primer” 6 Haziran 2014
2Nami Nasrallah, 'The First and Second Palestinian intifadas,' in David Newman, Joel Peters (eds.) Routledge Handbook on the Israeli-Palestinian Conflict, Routledge, 2013pp.56-67, p.56.
3Audrey Kurth Cronin, 'How fighting ends:asymmetric wars, terrorism and suicide bombing,' inHolger Afflerbach, Hew Strachan (eds.) How Fighting Ends: A History of Surrender, Oxford University Press, 2012 pp.417-433, p.426
4https://archive.md/20130414103627/http://old.btselem.org/statistics/english/Casualties.asp?sD=29&sM=09&sY=2000&eD=15&eM=1&eY=2005&filterby=event&oferet_stat=before
5Müslim, Îmân, 78

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Sen de bir yorum yaz
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak.

En Çok Okunanlar

01




02




03




04




05




Sizin İçin Seçtiklerimiz






Tıbbiyeli Dergi















Son Yorumlar