Müslüman Gencin Üniversite İmtihanıMüslüman Gencin Üniversite İmtihanı

Müslüman Gencin Üniversite İmtihanı

Öncelikle bu yazıyı kendi nefsime, sonrasında üniversite okuyan veya okuyacak olan herkes için yazıyorum. Başlamadan önce unutmayın ki ben bir üniversite öğrencisiyim; bir hocalık, vaizlik vasfım yok. O yüzden Müslüman bir gencin üniversite hayatının nasıl olması gerektiği ile ilgili kendi uygulayabildiğim veya uygulamayı istediğim fikirlerimi yazacağım.

Biliyoruz ki küçüklüğümüzden beri ailelerimiz tarafından hep "şu meslekte iyi para var kesinlikle onu seçmelisin" veya "şu mesleği boş ver, onu seçersen boşuna okumuş olursun, aç kalırsın" gibi söylemlerle yetiştirildik ne yazık ki. Müslüman için asıl önemli olan hayatın ahiret hayatı olduğunu unuttuk. Lakin bir şekilde kendimizi bir üniversite ortamında bulduk. Peki ya Müslüman bir genç üniversite hayatını nasıl ibadete çevirebilir, onu düşünelim biraz.

Üniversite hayatı -bu dünyadaki- gerçek yaşama atacağımız adımdan önceki son adımımızdır. Yani bu dönemde kendimizi ne kadar geliştirirsek dünyanın zorlu sahnesine atıldığımız zaman da hem Allahû Teâlâ için hem ümmet-i Muhammed için, hem ailemize hem de kendimize karşı görevimizi layığıyla yerine getirmiş bir Müslüman olmuş oluruz. Peki Müslüman genç, üniversite hayatını nasıl şekillendirmeli?

Tedaviden önce teşhis: Ben Kimim?

Allahü Teâlâ'nın kendisine üniversite okumayı nasip ettiği Müslüman genç öncelikle kendini tanımalıdır. Bunun için de aşağıdaki soruları kendine sorarak kendini tanıma yolunda bir başlangıç yapabilir:
 

  • Ne için dünyaya geldiğimin bilincinde miyim?
  • Namazlarımı 5 vakit kılabiliyor muyum?
  • Kuran-ı Kerim'i okuyabiliyor muyum?
  • Daha önce hiç ilmihal okudum mu?
  • Peygamberimi (sav) ne kadar tanıyorum?
  • Anne-baba haklarına karşı tutumum nedir?

Bu sorular daha da çoğaltılabilir tabii ki ama şimdilik bu kadarla yetinelim. Soruların önemini tek tek açıklamaya çalışalım o halde.

Aslında Adem (as) babamızdan bugüne, hatta kıyamete kadar bu dünyada cennete hasret bir şekilde yaşayan insanlarız biz. Günümüzde her dinden, her meşrepten insanın kabul etmek zorunda olduğu bir ayet-i kerime var ki "Her canlı ölümü tadıcıdır."1 Yani bizim de bilmediğimiz bir süremiz var, zamanı gelince kurumuş yaprağın dalından düşmesi gibi bu dünyadan göçüp gideceğiz. Bu kadar kısa olan dünyada nasıl yaşamalıyız ki bizi gönderen Allahü Teala bizden razı olsun? Unutmayalım ki ileride hangi makama veya mevkiye gelirsek gelelim; bizim bir makamımız var ki aslında hepsinden üstün, hepsinden daha değerli olacak. O makam da "Kulluk Makamı"dır. Biz burada Allahü Teâla'ya kul olduğumuz sürece kıymetliyiz. Yoksa, Allah muhafaza eylesin, Kuran-ı Kerim' deki tabirle "hayvandan bile aşağı"2 seviyede oluruz ki bu durum bir insanın dünyada başına gelebilecek en kötü şeydir.

Kuran-ı Kerim'de Allahü Teâla şöyle buyuruyor: "Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."3 Müslüman gencin buradan anlaması gereken şeylerden birisi de, biz her an ve koşulda Allah'ın kuluyuz ve kulluk vazifelerimizi yerine getirmek zorundayız. Müslümanlık, Hristiyanların yaşam biçimi olan "Kilisenin içinde kulluğumu yaparım, dışarıda kimse karışamaz." mefhumundan farklıdır. Bir Müslüman her daim Allah Teâlâ’nın ve rasulünün (sav) emir ve yasaklarına uyarak yaşaması gerektiğini bilir; üniversite amfisinde, yemekhanesinde, kantininde, kütüphanesinde...

Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerime ile ilgili bazı müfessirler şöyle bir açıklama yapar "Burada anlatılmak istenen, kulluk etmekle insanın yaratıcısı olan Allahü Teala'yı tanımasının da gerekliliğidir." Allahü Teala'yı, yarattıklarına bakarak; büyüklüğüne, varlığına, birliğine ulaşmaya tanımaya gayret etmeliyiz.

İşte üniversiteyi kazanmış olmak da bize bunun için bir vesile kaynağı olabilir. Şöyle ki: Mesela tıp fakültesi okuyan bir kimse -başka bölüm okuyanlar da uyarlama yapabilir- Allah Teala’nın yarattığı insanın anatomisini, fizyolojisini vs. öğrenerek aslında Allah'ın yaratma ve yaşatma kudretinin mükemmelliğini, kusursuzluğunu görerek, idrak ederek imanını güçlendirebilir. Bu noktadan hareketle unutmayalım ki bilim, bizim için amaç değil Allah'ı tanımak, bilmek için kullanabileceğimiz araçlardan birisidir. İşte biz bölümlerimizde okurken niyetlerimizden birisi de Allah Teala’yı tanımak, bilmek olursa kulluk bilincine, şuuruna varırız ve okudukça da sevap kazanabiliriz Allah'ın izniyle...

Namaz, bir Müslümanın olmazsa olmazlarının başında gelir. Namaz diğer ibadetler gibi belli dönemlerde yapılan (oruç, zekat, hac) bir farz ibadet değildir. Namaz, Müslümanın günde beş defa onu yoktan var eden Rabbiyle buluşmasıdır. Her gün beş vakit edâ edilen sürekli bir ibadet olduğu için ilk zamanlarda bize zor gelebilir, çok normaldir. Çünkü bisiklet sürmeyi öğrenirken bile kaç defa düşmüşüzdür, sayısını bilmeyiz. Buradaki en önemli noktalardan biri hayatımızı namaz saatlerine göre ayarlamak ve namazda ısrarcı olmaktır.

Belki bu yaşımıza kadar namaz kılmamış olabiliriz fakat nefes alıyorsak hala çok geç değil demektir. Namaz kılma fikri aklımıza geldiği an ilk yapmamız gereken hemen abdest alıp namazı kılmaktır ki yoksa şeytan aklımızı çelebilir. Peki bazılarını kılıp bazı vakitleri kaçırıyorsak ne yapalım? Bu noktada da elimizden geldiğince namazları camide cemaatle kılmaya çalışalım. Nasıl ki kalabalık olduğumuzda yediğimiz yemekten aldığımız lezzet, tek başına yediğimizdeki aldığımız lezzet ile bir olmuyorsa; namazı da cemaatle kıldığımızda aldığımız manevi zevk ve psikolojik rahatlık tek başına kıldığımızla bir olmaz. Hem de namazı cemaatle kıldığımız zaman "25 veya 27 derece"4 daha fazla sevap alıyoruz Allah'ın izniyle.

Ayrıca mescit ve camilerde kurulan arkadaşlıkların ömrü daha uzundur. Çünkü menfaate dayanmaz, sadece Allah'ın rızasına dayanır. Üniversiteye yeni başladığımızda tamamen yeni bir ortamla karşılaşıyor ve yeni insanlarla birlikte yaşamaya başlıyoruz. Bu yüzden ilk başta arkadaşımız olmayabilir, yalnız kalabiliriz. Eğer camide ve mescitte arkadaşlıklar kurabilirsek hem bize namazı -dolayısıyla Allah'ı- hatırlatan arkadaşlar edinmiş oluruz hem de namazlarımızı istikrarlı bir şekilde kılmamız daha kolay olur inşallah. Arkadaş çevresini daha sonra tafsilatlı anlatmaya çalışacağım.

Kur'an-ı Kerim, anlatış ve üslubundaki güzellik, söz sanatlarındaki zenginlik gibi birçok özelliğiyle peygamberimize (sav) Allahu Teala'nın bahşettiği büyük mucizelerden biridir. Tarih boyunca değil bir sûresinin, bir ayetinin bile benzerini getirebilen bir insan olmamıştır. Değil bir insan bütün insanlar toplansalar Allah'ın -celle celalühü- sözü kadar güzel ve mükemmel bir söz söyleyemez.

Bir insan Kur'an-ı Kerim'i okumadan sadece yüzüne baksa bile sevap kazanır. Bir hadis-i şerifte de şöyle geçer: "Kim Kur’an-ı Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lam mim bir harftir demiyorum; bilakis elif bir harftir, lam bir harftir, mim de bir harftir."5

Eğer Kur'an-ı Kerim okumayı bilmiyorsak hemen bir cami imamı veya bilen bir arkadaş ile görüşüp öğrenmeye başlayabiliriz. Unutmayalım ki peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir."6

Ayrıca şimdiye kadar Kur'an'dan hiç ezber yapma imkanımız olmamışsa hiç geç kalmadan, önce Fatiha sûresini ezberleyerek bir başlangıç yapabiliriz. Sonra da kısa surelerden Fil Sûresi -Elem Tera- ve aşağısındaki sûreleri ezberleyebiliriz.

İlmihal demek sözlükte hal bilgisi demektir. İçerisinde imanın, İslam’ın şartları, ibadetler, helal, haram olan şeyler vardır. Yani kısacası bize her an lazım olacak şeylerin yazıldığı bir kitap. O yüzden Müslümanlığı tam manasıyla yaşayabilmek için ilmihal bilgilerini öğrenmemiz gerekiyor kıymetli okuyucular. Biliyorsunuz ki ehliyet alırken bile trafikte karşılaşacağımız işaretler, kurallar vs. öğretilmeden ehliyet verilmiyor. İslam yaşamımızın her yerinde olduğu için kurallarını mutlaka öğrenmeliyiz.

Bir Müslüman gencin mutlaka peygamberimizi tanıması gerekir. Çünkü peygamberimiz insanlık için yegâne bir numunedir, örnektir. Bugün herhangi bir yerden bir eşya alsanız yanında mutlaka kullanma kılavuzu verirler. İşte İslam'ı doğru yaşayabilmemiz için de Allahü Teala bize peygamberimizi göndermiş. Nitekim ayet-i kerimede de buyuruluyor ki "Andolsun, Allah'ın Rasulünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."7

Unutmayalım ki Allah Teala dileseydi Kur'an'ı Kerim'i bir yere indirirdi, biz de oradan okurduk. Ama Kur'an'ı bizzat hayatına tatbik etsin ve biz ümmetine örnek olsun diye peygamberimize indirmiştir. Bizim de mutlaka bize örnek olarak gönderilen peygamberimizin hayatını, ahlakını öğrenmemiz ve yaşamaya çalışmamız lazım. Bunun için de mutlaka en az bir siyer kitabı okumalıyız.

Şimdiye kadar belki de bize ne dünyada ne de ahirette faydası olmayan başkalarını örnek almış olabiliriz; olsun, hiçbir şey için geç değil, gelin bu saatten sonra Allah’ın -celle celalühü- rızasına uygun bir hayat yaşamaya çalışalım...

İslam, Allah'a iman ve kulluk mertebesinden hemen sonra anne ve babaya iyi davranma mertebesini koymuştur.8

Nitekim birçok ayet-i kerimede de geçtiği gibi : "Allah'a kulluk edin. O'na bir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya iyilik edin."9 buyrulmuştur.

Allah Teala anne-babaya iyi davranmayı ve İslam'a aykırı bir şey söylemediği sürece onlara itaat etmeyi ve ihsanda bulunmayı emretmiştir. Evet eskisine göre daha büyük bir insanız, belki kendi ayaklarımız üzerinde durabiliyoruz ama kaç yaşına gelirsek gelelim anne ve babamızın bizim üzerimizdeki hakkını unutmamalıyız. Bize bir defa yemek, çay ısmarlayan arkadaşımıza bile teşekkürleri peş peşe sıralarken; bu yaşımıza kadar bizim yeme, içme ihtiyacımızı karşılamış, geceleri hastalandığımızda uyumamış, bizi okutmuş, bu günlere gelmemize vesile olmuş anne ve babamıza kötü davranırsak bu, çok büyük bir nankörlük olur. Velhasılıkelam kaç yaşına gelirsek gelelim anne-babamıza karşı sorumluluklarımızın olduğunu unutmayalım, uzaktaysak da sıla-i rahim niyetiyle belirli vakitlerde mutlaka arayıp soralım…

Dipnotlar
  1. Ankebut Sûresi; 57 / Al- İmran Sûresi; 185
  2. A'raf Suresi; 179
  3. Zariyat Sûresi;57
  4. Buhari, Ezan 30; Müslim, Mesacid 249
  5. Tirmizî, Fezail’ül-Kur'ân, 16
  6. Buhari, Fedâilül-Kur'an,21.
  7. Ahzab Sûresi; 21
  8. Prof. Dr. Ali Haşimi, Kur'an ve Sünnete Göre Müslüman Şahsiyeti, s. 57
  9. Nisa Sûresi; 36
Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Sen de bir yorum yaz
E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak.

En Çok Okunanlar

01




02




03




04




05




Sizin İçin Seçtiklerimiz






Tıbbiyeli Dergi















Son Yorumlar