Ölenin Arkasından Söylenecekler
Ölüm dünyadan ayrılmaktır. Bu dünyaya veda etmektir. Geçici ömrünü tamamlamanın adıdır. Ölüm haktır. Allah’ın emridir. Dünyadaki her canlının mutlak sonudur. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Hepimiz Allah içiniz ve hepimiz ona döneceğiz.
Annelerimiz ve babalarımız vesilesiyle bu dünyaya gözlerimizi açtık. Savunmasızdık, masumduk. Hiçbir kötülükten ve yapılan yanlışlıktan sorumlu değildik. Mümin fıtratıyla doğduk. Allah için olmanın hissiyle dünyaya geldik. Şeytanla kadim mücadelemizin arefesinde cıvıl cıvıl gülümserken dünyayı selamladık. Şimdi ise hepimiz nevi şahsımıza münhasır hayatlarımızı yaşıyoruz. Fikirlerimizle, düşüncelerimizle, yaşayışımızla bambaşka ruhiyetleri temsil ediyoruz. Bu fanilikteki hasadımızın süresi dolduğunda ise ebedi aleme göç edeceğiz. Kimimiz hasadıyla meşgul kimimiz ise bulutları gördüğü halde hasadını ertelemekte ve başına gelecek felaketi beklemekte. Her kim olursa olsun hepimiz biliyoruz ki kıyametimiz elbet bir gün başımıza gelecek ve dünyadan ayrılışımız nihayete erecek. İşte dünyadan ayrıldıktan sonra arkamızda bıraktıklarımızdan biraz bahsetmek istiyorum.
Ailemiz, tanıdıklarımız, arkadaşlarımız bize üzülecekler. Son yolculuğumuza uğurlarken göz yaşlarına hakim olamayacaklar. Toprağa konan bedenimize veda etmek istemeyecekler. Bizim cennete gitmemiz için dua edecekler ve affolmamızı dileyecekler. Fakat son zamanlarda ölen kişilere yanlış bir pencereden üzünüldüğü kanaatini taşımaktayım. Ölen kişi Rabbinin huzuruna gitmektedir. Bu imtihan dolu yolculuğu tamamlayıp cennet bahçelerinin yakınına kadar varmaktadır. Hesabının görülmesi için gelecek nefesi beklemektedir. Yani iyi bir mümin için ölüm kurtuluştur. Geçici hayattan ebedi huzura ulaşmanın aracıdır. Şeytanın fitnelerinin ve nefsin isteklerinin son bulduğu böylece kötülük yapma ihtimalinden ve kafir olarak ölmekten kurtulunan gündür. O nedenle belki de ölen kişilere sevinmemiz gereklidir. Buna rağmen tam da sevinebilir miyiz bilemem çünkü kalplerimiz elinde olan Allah, hesabımızı çabucak gören Allah, dünyada yaptıklarımız sonucunda bize azabı yaşatabilir. Veya merhametlilerin en merhametlisi olan Allah bize cennet bahçelerini nasip edebilir. Bunu bilemeyiz ve ölen kişinin de cehenneme gitme ihtimalinden dolayı üzülebiliriz kanaatindeyim. Ayrıca kabir azabının ve sırat yolculuğunun hak olduğunu kabul ettiğimiz için ölen kişiye buralarda yaşayabilecekleri zorluklardan dolayı da üzülmeliyiz diye düşünüyorum. Fakat insanlarımız feryat figan ederken bu düşüncede olaylara yaklaşmıyorlar. Sanki dünyadan sonrası yokmuş gibi, ahiret günü gelmeyecekmiş gibi, ebedi bir yokluğa intikal edilmiş gibi ağıtlar yakıyorlar. İşte bu üzülme bence tehlikeli bir üzülmedir. İmanımızı bize kaybettirecek bir üzülmedir.
Ahiret gününe inanan bir müminsek ve ölen kişinin samimi ve dindar bir mümin olduğunu biliyorsak onun için sevinmeliyiz. O mümini güzel yad etmeliyiz. Hakkını vererek anmalıyız. Arkasından cennete gitmesi için bol bol dualar etmeliyiz ve kabirde inşirah bulması için bolca Kur’an okumalıyız. Ama sanki öteki dünya yokmuş da sonsuz bir yok oluşa uğramış gibi üzülmek bir Müslüman davranışı olmuyor kanaatindeyim. Rabbim bizleri affetsin. Ölümün her an bize uğrayabileceğinin bilinciyle yaşayabilmeyi ve takva sahiplerinden olarak ruhumuzu teslim edebilmeyi nasip etsin. Ahirette de bu dünyadaki hasadımız neticesinde bize Firdevs cennetlerini nasip etsin.
(Ölüm ve ahiret ile ilgili soru işaretlerine cevapları beğenildiği için İmam Gazali’nin “Kıyamet ve Ahiret” adlı kitabından bu konularda istifade edinilebilir.)